November 20, 2010

Uzun Bir Aradan Sonra



Dünyanın en güzel kahvaltısının üzerinden tam altı ay, dokuz şehir, dört ülke, yüzseksen kahvaltı ve sayısız kahvaltılık geçti. Buna birkaç kan testi, bir iki yüksek değer, bir natüropat, sayısız internet araştırması da eklenince dünyanın en güzel kahvaltısı kişisel tarihimde hoş bir anı olarak yerini aldı. Sanırım o kahvaltıdan bugüne sadece domates kaldı kahvaltı sofrasında.

Kısaca şöyle gelişti olaylar:

Beni tanıyanlar ve bu blogu takip edenler bilir; yıllardır çekerim baş ağrısından. Son zamanlarda beni oldukça seyrek ziyaret etmesine rağmen baş ağrıları, hazır Türkiye'deyken bir doktora görüneyim de ona göre bir de check up yaptırayım dedim. Baş ağrısıyla ilgili olabilecek değerlere de bakılır, vitaminim mineralim eksik kalmışsa ona göre önlem alınır diye düşündüm. Amerika'da her türlü sağlık hizmeti ateş pahası malum, hele ki sigortan da yoksa hastanenin önünden geçerken bile karşı kaldırıma geçmekte fayda var. Ne olur ne olmaz diye. Buraya kadar herşey mantık çerçevesinde gelişiyor. Temmuz ayında doktora gittim, listemi aldım, katlayıp cüzdanıma koydum. İlk boş günümde testleri yaptırmaya karar verdim ve o ilk boş gün New York'a dönmeden iki gün öncesine denk geldi. Dolayısıyla test sonuçları da New Yorkia dünmek üzere havaalanına giderken yolda elime geçti ve elimde hiç beklemediğim yükseklikteki antitiroid değerleriyle vardım Brooklyn'deki evimize.

O zaman farkettim ki aslında o testleri yaptırırken bütün sonuçların normal değer aralıkları içinde çıkacağından çok eminmişim ve sağlıkla ilgili bu kadar okumama ve başkalarına danışmanlık yapmama rağmen benim sağlığımla ilgili bir terslik olabileceğini aklıma bile getirmemişim. Ve bu noktada baş ağrılarımı, her ne kadar sebeplerini araştırsam ve onlardan temelli kurtulmaya çalışsam da, bir sağlık problemi değil de benim vazgeçilmez bir parçam olarak kabul etmişim. Herhalde akıl sağlığını elinden geldiğince korumak için böyle çalışıyor zihnimiz. Sonuç olarak elimde test sonuçları, gece gündüz araştırmaya başladım doktora gidilmez ülkede. Doğrusu, elimdeki sonuçların ne demek olduğunu öğrenmeyi çok istemekle birlikte doktora gidince de birşey öğrenebileceğime dair inancım pek de kuvvetli değildi. Büyük ihtimalle elimde sabah akşam tok karna alacağım birkaç kutu ilaçla çıkacaktım doktorun ofisinden. Belki yine de gitmem gerekecek bir uzmana ve yine de almam gerekecek o ilaçları tok karna ama en azından şimdilik elimdeki diğer alternatifleri değerlendiriyorum.

En iyi bildiğim yerden başladım çalışmaya; yediklerimi düzenlemekten. Bu dönemde önce gluten çıktı hayatımdan, tekrar ve bu sefer daha uzun bir süre için. Sonra bir natüropat doktorla çalışmaya başladım bünyedeki dengesizliğin sebeplerini bulmama yardımcı olması umuduyla. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Sırasıyla şeker ve süt ürünleri -ki zaten uzun süre önce vedalşmıştık kendileriyle, dolayısıyla çok kuvvetli bir etki yaratmadı bu ikisinin yokluğu. Esas darbe sonraki besin hassasiyet testiyle geldi. Bu testin sonuçlarıyla listeye eklenen yumurta, zeytin, tekrar ediyorum zeytin ve dolayısıyla zeytinyağı derinden sarstı beni. Zeytinyağı bana kötü geliyor olabilir miydi? Bu sorunun cevabını hala bilmiyorum, inancım öyle olmadığı yönünde, belki biraz miktarını abartmışımdır. Her şeyin çoğu zarar sonuçta. Bunlarla birlikte ceviz, muz, kahve, kakao ve çok da önemsemediğim bir takim besinler daha tabağımdan uzaklaşalı sadece birkaç hafta oldu. Ancak birkaç ay geçip de tekrar test yaptırdığım zaman söyleyebileceğim bazı soruların cevabını. Bu konuda yazacak daha çok şey var ama şimdilik burada duracağım. Belki gerisi başka bir yazıda gelir.

Alerji testleri son zamanlarda çok moda, herkes yaptırıp bilmek istiyor ne yiyip ne yemeyeceğini. Ben hala şüpheyle yaklaşıyorum testlere. Belirgin bir rahatsızlık durumunda faydalı olabileceklerine inanıyorum ama insanin daha sağlıklı beslenmeye başlaması için test yaptırmadan önce atacağı  bir çok adım olduğuna da inanıyorum. Test yaptırmak biraz kolayına kaçmak sanki. Eğer o adımları atmaya hevesli değilsen, ilk heves geçtikten bir süre sonra rejim listeleri gibi rafa kaldırılacağına inanıyorum alerji testi sonuçlarının da. Ayrıca sonuçların yorumlanması da ayrı bir konu. Dediğim gibi bu konulara belki daha sonra gelirim. Kendi deneyimim de biraz daha şekillendikten ve belki de sonuçlar ortaya çıkmaya başladıktan sonra. Fakat şu birkaç haftada öğrendiğim bir şey var ki aslında sonsuz yemek seçeneğimiz var önümüzde ve biz bunların bazılarına takılıp diğerlerini hiç denemiyoruz bile. Ta ki yıllardır yediğimiz kahvaltıyı mecburen değiştirmemiz gerekene kadar.

Bakalım domatesle ne zaman  vedalaşacağız?