May 15, 2010

İnsanoğlu Kuş Misali

New York'daki son günümüze erkenden başladık. Daha doğrusu ben başladım, evin diğer sakini mışıl mışıl uyuyor içeride. Dün gece Esin'lerin evinde yediğimiz veda yemeğiyle detox günleri de resmen bitmiş oldu. Esin bütün gün çalışmış ve bize nefis bir vejetaryen sofra hazırlamış. Son günlerde pek hevesle yemek yapıyor. New York'daki ilk ev sahibimiz, tecrübeli akademisyen Hanna bu durumu 'late thesis syndrome' diye açıkladı, doktora tezinin son aşamasına gelen öğrencinin, sıkıntıdan ve tez yazma baskısından kendini bir zanaate adaması durumu. Esin de dediğim gibi yemek yapıyor, bence çok da başarılı. Dün akşam yediğimiz her şey çok lezzetliydi, muhabbet de öyle, bütün gece sofrada güldük eğlendik. Yemekle kaç şişe şarap içildiğini bilmiyorum, sayamadım ama gecenin sonunda hepimizin yanakları pembeleşmis, ş'ler j'ler birbirine geçmeye başlamıştı. Bu sabahın köründe uyanmamın sebebi de herhalde hala kanımda dolanan alkole karışmış İstanbul heyecanı.

Toparlanmaya dün başladık, bavulları odanın orta yerine açtık, İstanbul'a gidecekler bavula gitmeyecekler hurca giriyor, hurçlar dolunca bilimum çanta ve bez torbalara giriyorlar ve bütün bu bavullar, hurçlar, bez çanta ve torbalar şu anda yatak odasının yerinde duruyorlar. Bizim Türkiye'de olduğumuz süre boyunca evimizde başka birisi kalacak, az süre değil, dört aya yakın. O yüzden kıza en azından bir dolabı tamamen boşaltıp bırakmak istiyoruz ki hem o rahat etsin hem de bizim kişisel eşyalarımız yaz boyunca ortalıkta dolanmasın.

Ben kendi başımayken neredeyse göçebe hayatı yaşıyordum, senede en az iki kere bütün eşyalarımı toplayıp başka bir yere göçüyordum, sonra tekrar toparlanıp ya başka bir yere ya da geri dönüyordum. İki bavulla yıllarım geçti bu şekilde. İlerde bir gün evlenip aile hayatına geçince göçebe hayatımın da biteceğine dair bir inanç vardı kafamda. Sonra tam kendim gibi başka bir göçebe bulup aşık oldum, evlendim, şimdi birlikte göçüyoruz senede iki kere. Toplanma kısmını hiç sevmiyorum, bu kadar yıldan, bu kadar tecrübeden sonra hala zor geliyor ama hayatımdan da hiç şikayetim yok, seviyorum hareket halinde olmayı, olabilmeyi. Annem bana hamileyken Marmara Adasında küçük bir çingene kızına bakıp 'böyle bir kızım olsun inşallah' demiş. Sanırım benim göçebeliğim evrenin anneme cevabı.

Önümüzde çok yoğun bir gün var, toplanmak, temizlik, son siparişlerin alınıp bavullara yerleştirilmesi, yarın uçağa binmeden son bir çamaşır ve şimdi aklıma gelmeyen binbir detay. Yarın öğlen bütün bunları arkamızda bırakıp İstanbul'a doğru yola çıkacağız.

İnsanoğlu kuş misali.

2 comments:

  1. bavul yapmaya ait duygularini o kadar paylasiyorum ki yasemin'cigim... o bavul kapandığı ana kadar suren bir iç sıkışması... ama yolda olmanin keyfi de ne müthiştir...

    hadi iyi yolculuklar, pazartesi görüşmek üzere.

    ReplyDelete
  2. Bavul yapmayi kolaylastiran tek sey ucunda seyahat olmasi.

    Pazartesi gorusuruz:))

    ReplyDelete