March 28, 2010

Mart Kapıdan Baktırır


Mart ayından beklentilerimiz çok yüksek olduğu için mi acaba soğuk daha bir çekilmez oluyor mart ayında? Yağmur daha fazla hayal kırıklığı yaratıyor, şapka takmak bir yenilgi hissi uyandırıyor.

Bir yılda dört mevsim var diye yılı dörde bölüp her mevsime eşit süre vermek zorunda değiliz. Kabul edelim artık bahar aylarının yaz ve kış aylarına göre daha kısa sürdüğünü. Martın 21'inde ekinoks oluyor diye mart bahardan sayılmasın. Mart kışa dahil olsun, ilkbahar nisandan başlasın ve iki ay sürsün. Herkes rahat etsin, mart kapıdan baktırmasın, herkes bahar geldi diye heyecanlanıp sonra hayal kırıklığı yaşamasın.

Dün sabah Esin'lerde kahvaltıya davetliydik, kahvaltıdan sonra da parkın diğer tarafında cumartesi günleri kurulan farmers' market'a gitme programı yaptık. Hem hava pırıl pırıl güneşli, parkın içinden yürürüz, nefis yeni sebzeler çıkmıştır taze taze, bol bol sebze meyve alışverişi alışveriş yaparız diye sırt çantasının içine bez pazar çantalarından sıkıştırp Esin'lerin evine doğru yola koyulduk. Yürüyerek 20-25 dakikalık bir mesafe var evlerimizin arasında. O 25 dakika içinde kelimenin tam anlamıyla donduk . Hem de benim kafamda yeni kadın pilot şapkam, elimde de eldivenlerim olduğu halde. Hani bahar gelmişti? Pencereden bakınca hava 25ºC gibi görünüyordu. Demek ki neymiş, güneşe aldanmamak lazımmış.

Kahvaltı nefisti, yine mide sınırlarımı zorlayana kadar yedim, yine de aklım kaldı yiyemediklerimde. Bütün hafta yediğime içtiğime dikkat ettikten sonra haftada bir gün Esin'lere gidiyorum ve bütün terbiyem bozuluyor. Çocukken de kendi evimizde yemediğim yemekleri misafirlikte yerdim, annem hayretler içinde kalırdı duyduğu zaman. Durum aynı o durum.

Daha fazla yiyemeyeceğimize ikna olduktan ve bir süre yediklerimizi hazmetmek için koltuklara yayıldıktan sonra güneş hala tepedeyken pazara gitmek için yola koyulduk. Taşındığımızdan beri cumertesi günleri parkın diğer köşesinde kurulan farmers' market'a gitmeye heves ediyordum ama bir türlü becerememiştim. Farmers' market bir nevi mahalle pazarı. Bizim pazarlar kadar büyük değil ve o kadar çok çeşitli ürün de yok, yani taklit çanta veya ihraç fazlası marka giysi bulunmuyor ama haftada bir gün kuruluyor ve genelde yerel çiftliklerden gelen taze, mevsimlik ve çoğunlukla organik ürünler oluyor, sebze, meyve dışında da yine yakın çevreden taze peynir, bahçe meyvelerinden şekersiz reçel, turşu, çiçek arada doğal cilt bakım ürünleri bulmak mümkün. Pazar yerine vardığımızda ortalık neredeyse bomboştu, toplasan 10-15 tezgah vardı ve bunlardan sadece iki tanesinde taze sebze meyve vardı. Birinde beş altı çeşit elma, diğerindeyse patates, soğan, lahana, bir tezgah reçel, gerisi de peynir, çiçek ve evde yetiştirmelik nane, maydonoz, dereotu satıyordu. Acaba çok mu geç kaldık, bütün tezgahlar toplandı mı diye saatlerimize baktık ama daha saat erkendi.

Anladık ki New York'a daha bahar gelmemiş. Kış sebzeleri azalmış, bahar sebzeleri daha çıkmamış. Biraz elmayla bir kavonoz şeker katkısız ev yapımı reçel alıp parkın içinden hızlı adımlarla sıcak evimize doğru yola koyulduk.

Hep derim; 'insanın evi gibisi yok!'

2 comments:

  1. Bu yazılar böyle her gün çok iyi gidiyor. daha şimdiden alışkanlık yaptı, kahvaltı soframda açıyorum seni. hasret gidermiş gibi geliyor.

    O şapkanın resmi adı Sabiha Gökçen şapkası.
    Evet Martın kışa dahil olduğunu biz balıklar özellikle kabul etmeli ve kış mevsimini bağırmıza basmalıyız.

    ReplyDelete
  2. Yasasin birlikte kahvalti:)) Bana da cok iyi geldi dogrusu.
    Sabiha Gokcen sapkasi da hep kafamda bu gunlerde, artik adini da biliyorum.
    Cok tesekkur ederim.

    ReplyDelete