March 22, 2010

Kafamdaki Tilkiler

Biraz önce yogadan döndüm eve. Amerika'ya taşındığımdan beri bir türlü kendi başıma yoga yapma pratiğini oturtamadım. Bu konuya zaman zaman kafam takılıyor, özellikle de çeşitli sebeplerden yoga yapmadığım zamalarda. Sonra tekrar düzenli olarak bir stüyoya gitmeye başlayınca da unutuyorum. Şimdi bu iki durumun arasında başka bir yerlerdeyim.

Halbuki ne kadar da çok severim self practice yapmayı. Çoğu dersten daha fazla severim. Ama tembelliğim tutuyor sanırım ve hep bahaneler üretirken buluyorum kendimi, son birbuçuk senedir. En büyük bahanem 'yerim yok'. İstiyorum ki sadece yogaya ait bir odam olsun, ya da uçsuz bucaksız açık alanım veya sabahları erkenden gidip çalışabileceğim sessiz sakin bir stüdyo. Burada bunların hiçbirisi yok ama yatağımın yanında sabah uyanıp matımı serebileceğim kadar bir boşluk var. Kollarımı iki yana bile açabilirim hiç bir şeye çarpmadan. Zihnim hemen devreye giriyor 'peki ya gözüme çarpanlar?' Yatakta horul horul uyuyan bir koca, henüz açılmamış koliler, koyacak yer olmadığı için ortalıkta duran bavullar, gece aceleyle sağa sola atılmış giysiler... 'Bunlar bana engel olmamalı' diyorum, 'çevremde her zaman dikkatimi dağıtacak etkenler olacak, önemli olan benim kendi içime dönebilmem, dış etkenleri değiştirmeden zihnimi sakinleştirebimem'. Ne kadar dil dökersem dökeyim kendimi ikna edemiyorum, sabahları sıcacık yataktan kalkıp yoga yapamıyorum, zaten kalktığım saatte de Serol da kalkıyor ve sabah muhabbeti, kahvaltı falan derken yoga yalan oluyor. Yani daha erken kalkmam lazım.

Bu düşünceler oturduğumuz şehre ve eve göre ufak tefek değişikliklere uğrasalar da genel olarak bu çerçevede bir yıldan uzun süredir benimle birlikteler. Şansa bakın ki Brooklyn'deki yeni evimizin karşı köşesinde küçük bir yoga stüdyosu var. Sabah iki, akşam iki olmak üzere günde toplam dört ders oluyor, bazen beş, bazı günler o kadar bile değil. Ben de çok meşgul sayılmadığımdan genelde en azından bir tanesi uyuyor bu derslerin bana ve haftada en az 3-4 kere gidiyorum stüdyoya. Ama dertlerim bitmiyor bir türlü; şimdi de bu güne kadar hep iyi ve tecrübeli hocalarla çalıştıktan sonra mahalle stüdyomuzun genç ve tecrübesiz hocalarına burun kıvırırken yakalıyorum kendimi. Aslında hiç birisi de kötü hocalar değil ve çoğunlukla zihnimdeki rezistansı yumuşatmayı başarabilirsem çok da keyif alıyorum derslerinden fakat ders boyunca karşımda ders anlatan hocayı yargılamaktan veya hocayı yargılayan kendimi yargılamaktan yoruluyorum. Bütün bu yargılardan arınmaya çalışmak çaturangalardan daha fazla enerjimi alıyor.

Zihnim hep sorularla dolu:

'Ben ders veremediğim için mi yargılıyorum bu insanları, yani bir çeşit kıskançlık tepkisi mi bu hissettiklerim yoksa gerçekten kötü mü ders veriyorlar?'. (Kötü ders diye bir şey var mı ki?)

'Acaba nasıl self practice yapabilirim? Yarın sabah kesin kalkacağım. Parka gitsem?' (Dışarıda sular seller gibi yağmur yağıyor bu arada)

'Stüdyonun sahibiyle konuşsam sabahları self parctice saati koysak'. (Derslere bile beş kişi geliyor minik stüdyomuzda, sabah kim gelecek self practice'e.)

'Sabah evde yaparım kendi yogamı, akşamüstü de derse gelirim, bana da sosyalleşme oluyor bir yerde stüdyoya gelmek. (Üff, kalkamıyorum ki.)

Aaa, ışıklar kısılıyor ve şavasanaya hazırlanıyoruz, ders bitmis bile . İyi oldu bugün de yogaya geldiğim, çok rahatladım.

Namaste.

2 comments:

  1. Stüdyonun sahibi ile konuşup ve de hoca olduğunu söyleyip self practice saatlerini haftada belki sadece 3 gün ile başlayıp sen üstlenebilirsin. Stüdyo mahallenizin ise, sen de mahalleliden olduğun için bence olmaz demezler. Donation based olur sabah dersleri. Kimse gelmese bile sen müsait bi yerde yoga yapmış olursun.

    Bu işin oluru bu gibi görünüyo bana. Zaten yoga dersi verme işleri filan da böyle enformel yollardan stüdyoya dahil olmakla başlıyor.

    Sen sen ol, bir an önce konuş. Öyle evde, yataktan kocadan arta kalan yerde filan olmaz o işler.

    Ve bir de: kötü yoga dersi diye bir şey var. hem de dolu.

    ReplyDelete
  2. Studyonun sahibi hoca oldugumu biliyor zaten, hatta ders vermem icin falan da konustuk ilk tanistigimizda ama simdilik birsey cikmadi. Ben de biraz daha ogrenci olarak gideyim studyoya da tanisikligimiz biraz daha ilerlesin dedim. Ama artik yeteri kadar tanistik simdi tekrar konusabilirim belki, benim de aklimda bu teklif ama studyoyu bana teslim edebilecekleri kadar guven iliskisi dogsun aramizda diye bekliyordum. Belki de gelmistir artik zamani. Simdilik o yaziyi yazdigimdan beri yatak yani yogasi isliyor sabahlari. Aksamlari da derse gidiyorum ama studyoda self practice yapmayi da ozluyorum gercekten.
    En kisa zamanda konusacagim studyonun sahibiyle, haber verecegim.

    ReplyDelete